Buradasınız

UNFPA, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun kurulduğu 1969 yılından bu yana kadınlar için tercihlerin artırılması yönünde çok önemli kazanımlar elde edildi. Fakat bu ilerlemeye rağmen bugün hâlen yüz milyonlarca kadın, yaşamlarına ilişkin en temel hususlar hakkında karar almalarına engel olan ekonomik, sosyal, kurumsal ve diğer sorunlarla karşılaşıyor.

 

Tercih, insanların yaşamları hakkında karar alabilmeleridir ve en temel sorularla başlar: Kim ile birlikte olmak istiyorum? Çocuk istiyor muyum? Kaç çocuk istiyorum? Nasıl bir işte çalışmak istiyorum? Nasıl bir eğitime ihtiyacım var? Aile ve özel hayat ile iş ya da diğer istekler arasında nasıl bir denge kurmak istiyorum?

 

İnsanlar bu kararları özgürce alabildiklerinde, gelişir ve ilerlerler. Tercih yapabilmek güçlendirir. Biz de, kadınların, erkeklerin, kız ve erkek çocukların yaşamlarını şekillendirmek ve geleceklerini gözetmek için değişen dünyanın sunduğu fırsatları kullandıkça, bölgenin her köşesinde tercih yapabilmenin yaygınlaştığını görüyoruz.

 

Ancak herkes bu fırsattan eşit düzeyde faydalanmıyor. Aslında toplumun büyük bir kısmı hâlen tercihin gücünden mahrum kalıyor.

 

Moldovalı Maria’ya bakın. Maria ilk kez hamile kaldığında 16 yaşındaydı. Doğum kontrolü ya da erken gebeliğin riskleri hakkında hiçbir şey bilmiyordu.

 

“Bu tür şeyleri annemle hiç konuşmazdık, utanırdım” diyor Maria. “Sanırım biyoloji öğretmenimiz de utanıyordu, o yüzden bu konuları atladı.”

 

Maria sınıfındaki en iyi öğrencilerden biri olmasına rağmen okulu bıraktı. Bugün 22 yaşında olan Maria’nın üç kızı var. Aile güçlükle geçimini sağlıyor.

 

Maria’nın hikâyesi hiç de eşine az rastlanır bir hikâye değil. Maria gibi milyonlarca kız ve erkek çocuğu, plansız gebelikten kendilerini nasıl koruyacaklarını ve nasıl düzeyli ve eşit ilişkiler kuracaklarını okulda ya da ailelerinden öğrenmiyor. Erken yaşta çocuk sahibi olma, eğitimlerini yarıda kesme, yoksulluk ve şiddet içinde bir hayata sürüklenme gibi yaşamlarını derinden sarsabilecek sonuçlarla baş başa bırakılıyorlar.

 

Milyonlarca kadın eşitsiz ya da zarar veren ilişkilere hapsolmuş durumda. Bedenleri, sağlıkları ya da doğurganlıkları hakkında karar almalarına izin verilmiyor ve sürekli şiddet korkusuyla yaşıyorlar. UNFPA’in desteklediği yeni bir araştırma ile tespit edildiği üzere, bölgemizdeki her üç kadından biri çoğunlukla partnerleri tarafından olmak üzere fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış.

 

Bunlar yalnızca istatistik değil. Okuldan ayrılan her kız çocuğu, dayak yiyen ve eve kapatılan her kadın, potansiyelini gerçekleştirememe bakımından ciddi risk taşıyan bir başka yaşam demek.

 

Modern toplumlar olarak biz; kadınlar ve gençler, engelliler, göçmenler, azınlıklar, yaşlılar ve kenara itilmiş diğer gruplar gibi dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insanın potansiyelini ve yeteneklerini boşa harcama lüksüne sahip değiliz. Bu yalnızca ahlaki bir zorunluluk değil. Bu, bir ülkenin uzun vadeli istikrar ve refaha ulaşma hedefinin tam kalbinde yer alıyor.

 

Fakat her yerde değişimin izlerini görmek bizi sevindiriyor. Ebeveynler çocuklarına, cinsellik gibi rahat konuşulmayan konularda olsa bile, sağlıklı ve güvenli tercihler yapabilmek için ihtiyaçları olan şeyleri vermenin değerini görmeye başlıyor. Pek çok genç girişken davranıyor ve kendi geleceklerini olduğu kadar ülkelerinin geleceğini de şekillendirme konusunda aktif katılım sağlıyor. Her geçen gün daha fazla erkek, geleneksel cinsiyet rollerinin yalnızca kadınlara zarar vermekle kalmadığını, aynı zamanda eş ve baba olarak kendi yaşayışlarını olumsuz etkilediğini görüyor ve anlıyor. İnsanlar, cinsiyet, yaş ya da fiziksel kabiliyet gibi farkların insan yaşamının özünde bulunan değer ve onuru etkilemediğinin farkına varıyor.

 

Bu dönüşümler, güçlü bir değişim patlaması anlamına geliyor. 25 yıl önce, uluslararası kalkınma gündeminin tam kalbinde bireyin hakları ve tercihlerinin kesin olarak tayin edildiği ve kadınları ve kız çocuklarını güçlendirmenin bireylerin, ailelerin, ulusların ve dünyamızın refahı için kilit önemde olduğunun vurgulandığı, çığır açan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda (ICPD) ortaya koyulan vizyonu gerçekleştirmeye bizi bir adım daha yaklaştırıyorlar.

 

ICPD’nin 25. yıldönümünü ve bu yılın Dünya Nüfusunun Durumu “Yarıda Kalan İş: Herkes için Haklar ve Tercihlerin Peşinde” (Unfinished Business: The Pursuit of Rights and Choices for All) raporunun yayınlanmasını kutladığımız bu gün, devletleri, sivil toplumu, özel sektörü ve bireyleri insanların tercih yapma hakkını desteklemeye çağırıyoruz. Hepimiz, kanunlar ve politikalar yoluyla ve kendi davranışlarımız ve tutumlarımız yoluyla, tercihin herkes için bir gerçeklik hâline gelmesi için üzerimize düşeni yapmalıyız.

 

Birkaç adım bile büyük bir fayda sağlayabilir. Örneğin tüm okullarda sağlıklı yaşam tarzı eğitimi vermek gibi. Kadınlara yönelik şiddete sıfır tolerans politikası benimsemek ve mağdurları desteklemek için bir sistemi uygulamaya almak gibi. Veya hiçbir ebeveynin çocuk ve kariyer arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaması için daha iyi çocuk bakımı, doğum izni ve esnek çalışma uygulamaları hayata geçirmek gibi.

 

İnsanların tercihlerini genişleten ve kimseyi göz ardı etmeyen politikalara yatırım yapılması, bilim insanlarının “beşeri sermaye” adını verdiği, bir ülkenin nüfusunun becerilerinin, bilgi birikimlerinin ve deneyimlerinin bütününü güçlendirir. Bu, ekonomik performans için gereklidir. Aynı zamanda ülkeleri düşük doğum oranı ve yaşlanan nüfus gibi demografik değişimlerin sonuçlarıyla başa çıkma konusunda da güçlü bir konuma getirir.

 

UNFPA , Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, bu tür politikalar benimsemek için ülkelere yardım etme ve farklı noktalarda başarıya ulaşan uygulamalar hakkında yol gösterme konusunda 50 yıllık deneyime sahiptir. Tercihin gücünü tam anlamıyla ortaya çıkarmak için bölgedeki tüm ülkelere yardımcı olmaya hazırız.

 

Çünkü tercih, yalnızca her bireye verilen bir hak değildir. Aynı zamanda, ortak geleceğimizi şekillendirmek için temel unsurlardan biridir.

 

Dünya Nüfusunun Durumu 2019 Raporu için yayımlanan bu yazı, Alanna Armitage, UNFPA Doğu Avrupa ve Orta Asya’dan Sorumlu Bölge Direktörü tarafından kaleme alınmıştır.

 

Not: Bu yazı, 10 Nisan 2019 tarihinde, Hurriyet Daily gazetesi tarafından İngilizce olarak yayımlanmıştır. Yayımlanmış yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.