Buradasınız

New York, 11 Mart 2021 – Birleşmiş Milletler’in cinsel sağlık ve üreme sağlığı ajansı UNFPA’in son açıkladığı verilere göre, COVID-19'un neden olduğu aksaklıklardan dolayı 115 ülkede yaklaşık 12 milyon kadın aile planlaması hizmetlerine erişimini kaybetti. Bu durum ise, 1.4 milyon istenmeyen gebeliğe yol açtı.

Konuya ilişkin olarak, "Salgın hastalıklar veya krizler gebelikleri durdurmaz. Bizim görevimiz, kadınların ve kız çcouklarının gebelik önleyici yöntemlere ve anne sağlığı için gereken tıbbi imkanlara kesintisiz erişimini sağlamak” açıklamasında bulunan UNFPA Yönetici Direktörü Dr. Natalia Kanem değerlendirmesinde: “Geçtiğimiz yıl boyunca şahit olduğumuz COVID-19'un milyonlarca kadın ve kız çocuğunun hayatı üzerindeki yıkıcı etkisi, üreme sağlığı hizmetlerinin devamlılığını sağlamanın ne kadar hayati olduğunun da altını çiziyor” dedi.

COVID-19 salgını, içinde bulunduğumuz yüzyıldaki en hızlı büyüyen küresel halk sağlığı krizi olması sebebiyle küresel sağlık sistemlerinde daha önce hiç görülmemiş bir zorluğa neden oldu. Bu durum ise, sağlık sisteminde kaynak dağılımının yeniden şekillenmesine yol açarken; üreme sağlığı hizmetlerine ayrılan kaynakların da azalmasına sebep oldu. Açıklanan verilere göre, pandemi sürecinde uygulanan kısıtlamalar ve sağlık kuruluşlarına başvurma konusundaki çekinceler de kadınların sağlık hizmetlerine erişimlerini kaybetmesine yol açtı. UNFPA ve Avenir Sağlık Enstitüsü tarafından hazırlanan veriler, bu hizmet sunumlarında yaşanan aksaklıkların net etkisini gözler önüne seriyor.

Araştırmanın yürütüldüğü 115 düşük ve orta gelirli ülkeden elde edilen sonuçlar aile planlaması hizmetlerine ilişkin de önemli bilgiler içeriyor. Buna göre, 115 ülkede aile planlaması hizmetlerine erişimde geçtiğimiz yıl ortalama 3.6 aylık bir kesinti yaşandı. Bu bulgular, birçok ülkede sağlık sisteminin hizmet sunumuna devam edecek ve koşullara uyum sağlayacak esnekliğe sahip olduğunu gösterirken, en büyük aksamaların Nisan ve Mayıs aylarında meydana geldiğini de ortaya koydu.

Yine UNFPA ve Avenir Sağlık Enstitüsü tarafından tarafından Nisan 2020'de yapılan araştırmalarda, COVID-19 sebebiyle oluşabilecek 3 aylık seyahat ve mekan kısıtlamalarının, kesintinin ciddiyetine ve uzunluğuna bağlı olarak 13 ila 44 milyon kadının gebelik önleyici yöntemlere erişimini kaybetmesine yol açabileceği öngörülüyor.

“Aile planlamasına erişimdeki bu aksaklıklara rağmen, uluslararası kurumlar ve aktörler en kötü durum senaryosunu hafifletmek için bir araya geldi” diyen Dr. Kanem sözlerine şöyle devam etti: “Hükümetlerden üreticilere ve sağlık hizmeti sağlayıcılarına kadar, modern gebelik önleyici yöntem tedarik zincirleri dayanıklılıklarını gösterdiler ve böylelikle salgının ilk günlerinde yaşanan stokların tükenmesi sorunu büyük ölçüde çözüme kavuşturuldu”.

Pandeminin başlangıcında, UNFPA gebelik önleyici yöntem üretim ve tedarik zincirlerine COVID-19 tehdidi hakkında uyarılarda bulundu. Gelişmekte olan ülkeler için dünyanın en büyük gebelik önleyici yöntem tedarikçisi olan UNFPA, hükümetlerden, sivil toplumdan ve özel sektörden ortaklarıyla birlikte çalışırken; pandeminin etkisini azaltmak için de acil önlemler aldı. UNFPA, hükümetlerden erken finansman sağlayarak kadrosuna daha fazla tedarikçi eklerken; aldığı diğer önlemlerin yanı sıra, küresel envanter seviyelerini yakından izleyerek bulundurduğu fazla stokları acil ihtiyaç duyan ülkelere transfer etti. Kararlılık ve hızlı eyleme geçmenin bir sonucu olarak, aile planlamasına erişimdeki kesintinin şiddeti olabileceğinden çok daha azına indirildi.

Araştırmada geleceğe dair olası durum senaryolarına da yer veren araştırmacalar, insanların marketleri ve eczaneleri ziyaret etme, diğer temel mal ve hizmetleri alabilme davranışlarını gösteren anonim toplu Google hareketlilik verileri de dahil olmak üzere araştırmanın bu kısmında pek çok yeni veri kaynağından faydalandılar.

UNFPA ülke ofislerinden ve ortaklarından anket verileri de toplayan araştırmacılar, tahminlerinde COVID-19'un etkisine rağmen 2020'de gebelik önleyici yöntemlerin kullanımında gözlemlenen bir miktar artışı da göz önünde bulundurdular. Son noktada araştırmacıların gelecek tahminlerinde değişen ölçülerdeki hizmet aksamalarına göre üç farklı senaryo sunulurken; bildirilen rakamlar orta şiddette aksamalara ilişkin bir senaryo da içeriyor.