Buradasınız

28 Kasım 2017, Ankara - Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM), Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü ile yapılan protokol doğrultusunda, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ortaklığında ve Avrupa Topluluğu Sivil Koruma ve İnsani Yardım (ECHO) finansal desteği ile, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Birleşmiş Milletler 16 günlük aktivizm etkinlikleri kapsamında, kadına yönelik şiddet ve mülteciler konulu “Umudun İzini Süren Kadınlar” başlıklı ve 196 mülteci kadının katılım gösterdiği bir etkinlik düzenlendi.  

Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM) Müdürü Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış, konuşmasında, mülteci kadın ve kız çocuklarına cinsel sağlık ve üreme sağlığı, aile planlaması hizmetlerinin sunulduğu aynı zamanda da kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık çalışmalarının yapıldığı ve şiddet mağdurlarının psikososyal destek alabildiği UNFPA Kadın Sağlığı Danışma Merkezlerini detaylı bir şekilde tanıttı. Merkezlerin sosyal aktivitelerinden ve Türkçe dil eğitimleri de verdiğinden bahseden Özvarış, Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri’nin, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun yürütücü ortaklığı olan HÜKSAM tarafından işletildiği ve Avrupa Topluluğu Sivil Koruma ve İnsani Yardım (ECHO) tarafından finanse edildiğinin de altını çizdi.  

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye ofisi Temsilci Yardımcısı Zeynep Başarankunt Kan, etkinlikte yaptığı konuşmada, “Çocuk evliliği de dahil olmak üzere şiddet, kadın ve kız çocuklarının geleceklerini çalan, hayatlarını tehlikeye atan ve huzur içinde bir yaşam sürmelerini engelleyen en acımasız insan hakları ihlallerinden biridir, aynı zamanda da ciddi bir halk sağlığı sorunudur. UNFPA Türkiye ofisi, 2011 yılından beri, sığınmacı kız çocukları ve kadınlara yönelik, sağlık, güçlenme ve kadına yönelik şiddet alanlarında, Sağlık Bakanlığı, Aile Bakanlığı ve HÜKSAM gibi değerli ortakları ile birlikte 20 ilde hizmet vermektedir. 2017 yılı sonunda 41, 2018 yılı içerisinde ise 75 merkez aracılığıyla sığınmacılara yönelik çalışmalarımız büyüyerek devam edecektir”, dedi.

İstanbul Sözleşmesi’nin uzmanlardan oluşan izleme ve denetleme komitesi Başkanı Prof. Dr. Feride Acar, yaptığı sunumda Türkiye’nin kadına yönelik şiddet konusunda attığı adımlara değindi. Prof. Dr. Acar, sunumunda, “Uluslararası normalar nedeniyle, Türkiye’de çok olumlu değişimler oldu. Her ne kadar imzalanan sözleşmeler tamamiyle hayata geçmese de, kadınlara yönelik şiddete bakış açısından, bu normlar ülkemizde ciddi değişikliklere neden olmuştur” dedi.  

Prof. Dr. Acar, sunumunda kadına yönelik şiddet konusuna insan hakları sorunu olarak bakıldığı söyledi ve bu önemli değişimin öncülüğü, Birleşmiş Milletler’in Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi olan CEDAW ve bu sözleşmenin devletler üzerinde çok etkili olduğu vurgusunu yaptı. Prof. Dr. Acar, konuşmasında, “Mayıs 2001’de imzalanan İstanbul Sözleşmesi de özellikle kadınlara yönelik şiddet üzerine hazırlanmış bir sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi dünyada altın standart olarak görülüyor” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’ndeki şiddet tanımlarına göre ısrarlı takip konusu da sözleşme kapsamına alınmış olduğunu ileten Prof. Dr. Acar, sosyal medya üzerinden yapılan israrlı takibin de kadınlara yönelik bir şiddet türü olarak ele alındığını söyledi.

Prof. Dr. Acar’ın verdiği bilgiye göre, İstanbul Sözleşmesi’nin bir diğer önemli özelliğinin de  eğitimden, siyasete tüm alanlarda önleyici adımların atılmasını sağlayacak “bütünleşik politika”. Prof. Dr. Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi’nde arabuluculuk ve uzlaştırmaya izin verilmediğini, bu tip yaklaşımların ancak eşit şartlara sahip insanlar arasında olabildiği vurgusunun yapıldığına sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Özlem CANKURTARAN, Suriye’den Türkiye’ye Uzanan Yolda Kadın Olmak” başlıklı konuşmasında, “Suriyeli kadınların yaşam öykülerini dinledik. Suriye’de nasıl kadın olunuyor, onu inceledik. Görüştüğüm kadınlardan bir tanesi dedi ki Suriye’de kapkara bir hayat yaşadım, Ürdün’e gittim orada hayatım grileşti, Türkiye’de pembeleşti dedi.” Prof. Dr. Cankurtaran, yaptığı sunumda mülteci kadınların maruz kaldığı şiddet üzerine de bulgularını paylaştı. Konu hakkındaki sunumunda, “ataerkil baskının ağır ve geleneksel olduğu yerde, kadının ezilme sürecinde nasıl güçlenme çabası içinde olduğunu görüyoruz. Bu tip toplumlarda, kız çocukları istenmeyen çocuk gibi görülüyor. Baskıcı toplumlarda, çocuk yaşta evlilikleri çok daha sık ve çok daha erken yaşlarda olduğunu gözlemliyoruz. 12 ya da 13 yaşta evliliklerde, evlendirilen kız çocuklarını, erkeğin kendi aile yapılarına göre büyütüp şekillendirmek istiyorlar. Kız çocuklarını, 7 yaşından itibaren annenin rolünü paylaşıp, kadın olmayı öğrenip, evlendiriliceği aileye hazırlanıyor” dedi.

Prof. Dr. Özlem Cankurtaran, kadınların maruz kaldığı şiddetin arkasında “kadını boyun eğmeye yatkınlaştırmanın en önemli etkeni” olarak gördüğünü söyledi. Şiddetin boyutu konusunda da “sadece şiddeti birebir uygulayan erkek değil, tüm aile hedefdeki kız çocuğuna ya da kadına şiddet uyguluyor; dışlayarak, küçük görerek, azarlayarak. Kadınlar, sessiz kalarak şiddetle mücadele etmeye çalışıyor. Bu yöntimi kendi annesinden öğrenmiş oluyor. Kadın ancak yaşı ilerledikçe bu şiddet sarmalından yavaş yavaş kurtulmaya başlıyor” dedi.

Kadınların çocuk doğurma baskısına kalarak da şiddet mağduru olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Cankurtaran, genel yargının aksine, çocuk doğurmanın şiddeti ortadan kaldıran bir etken olmadığının altını çizdi. Kadınların çok eşlilikle mücadele etmek için çocuk doğurmayı seçtiklerini söyleyen Prof. Dr. Cankurtaran, bu yaklaşımın da etkin bir çözüm olmadığını sahadaki gözlemlerinden öğrendiklerini iletiyor. Şiddet mağduru bir kadının boşanabilmesi için kadının iyi bir desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan konuşmacı, bu desteğe sahip olmayan kadınların “şiddete katlanmak zorunda” kaldığının altınız çizdi.

Sunumlar sonrasında, mülteci kadınlar ve uzmanlar arasındaki deneyim paylaşımı ve soru-cevap oturumu ile mülteci kadın ve kız çocuklarının kadına yönelik şiddet konusunda bilinçlendirme ve yardım alabilecekleri destek mekanizmaları hakkında bilgilendirmeler yapılarak etkinlik sonlandı.


Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri

Dünyada üç kadından birisi 18 yaşından önce evlenmektedir. Çocuk yaşta evlilikler konusunda gerekli ve etkin çalışma yürütülmezse, 2050 yılı itibarıyle çocuk yaşta evlenmiş kadın sayısının 1.2 milyara ulaşması beklenmektedir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Ofisi, 2011 yılından bugüne, İnsani Yardım Programı çerçevesinde kadın sağlığı ve kadına yönelik şiddet konularında kapasite geliştirme, hizmet sunumu, üreme sağlığı ve hijyen malzemeleri sağlamaktadır.

Bu kapsamda, çeşitli kuruluşlarla işbirliği halinde Kadın ve Kız Çocuklar için Güvenli Alanlar (Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri) oluşturulmaya başlanmıştır. 2017 yılında çeşitli illerde Avrupa Komisyonu İnsani Yardım ve Sivil Koruma Birimi (ECHO), Amerikan Hükümeti, İsveç Hükümeti ve Japon Hükümeti desteği ile kurulan merkezlerde öncelikli olarak sığınmacı kadın ve genç kızlara üreme sağlığı ve cinsel sağlık, cinsiyet temelli şiddet, psiko-sosyal destek, güçlenme ve malzeme dağıtımı konularında faaliyet gösterilmektedir.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA)

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), 1969 yılında kuruldu ve dünya çapında nüfus konusunda uluslararası finansmana sahip en büyük yardım kaynağı olan UNFPA, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen politikalar ve stratejiler oluşturulması konularında 150’yi aşkın ülkede faaliyet göstermektedir. Çalışmalarına proje temelli olarak başlayan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), 1971 yılından bugüne Türkiye’de; üreme sağlığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi; kalkınmayla ilgili verilerin toplanması, kullanımı ve yaygınlaştırılmasının artırılması, ve insani yardım konularında çalışmalar yapmaktadır. Bu çerçevede ilk Ülke Programı 1988 yılından 1992’ye kadar sürmüş, şu anda ise Altıncı Ülke Programı (2016-2020) yürütülmektedir.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), her gebeliğin istenilen gebelik olduğu, her doğumun güvenli gerçekleştiği ve her gencin içindeki potansiyelini ortaya çıkarabildiği bir dünya için çalışır. UNFPA, bu hedefe ulaşabilmek için, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden (SKH) özellikle 4 tanesine yoğunlaşmıştır; SKH 3:Sağlıklı Bireyler, SKH 4: Nitelikli Eğitim, SKH 5: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve son olarak SKH 17: Hedefler için Ortaklıklar

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Sosyal Medya Hesapları:

Facebook: UNFPA.Turkey  Twitter: UNFPATurkey  Instagram: unfpa_turkey  YouTube: UNFPATurkey